Eş bağımlılık ilk defa 1988 yılında Timmen Cermak tarafından ileri sürülmüş bir hastalıktır. Hastalık kelimesi kulağa korkunç gelebilir fakat normal işleyişi bozan ayırt edilebilir ve ilerleyen semptomları olan bir durumu ifade etmek için gereklidir.
Alkolizm Amerikan Tıp Derneği (AMA) tarafından 1956 yılında hastalık olarak kabul edilmiştir. AMA 1991’de alkolizmi diğer ilaç bağımlılıkları ile aynı kategoride ele almıştır. AA ve klinisyenler ise hastalığın tıbbi modelini çok öncesinde, E. Morton Jellinick tarafından Alkolizm kavramının 1960 yılında yayımlanmasının ardından kabul etmiştir. Bu, bir zafer olarak değerlendirilmiştir çünkü böylece hem bağımlı hem de toplum için alkolizm konusundaki utancı büyük oranda ortadan kaldırmıştır.
O zamandan bu yana bağımlılık uzmanları hastalığın tıbbi modelini seks, yemek ve kumar bağımlılıklarına uygulamışlardır; tıpkı eş bağımlılıkta olduğu gibi. Bazıları hastalık etiketine karşı çıkmaktadır çünkü iyileşmeye çalışan kişiyi etiketlemekte, cesaretini kırmakta ve güçsüzleştirmektedir. İnsanların bağımlı davranışlarını sona erdirecek güce sahip olmadığına ve bu hastalığı hiçbir zaman yenemeyeceklerine inanmalarına sebep olduğunu iddia etmektedirler. Bazıları ise bu fikre karşı çıkmakta, diyabet veya yüksek tansiyon gibi fiziksel bir hastalığa gösterildiği gibi empati ve dikkat ile yaklaşılması gereken bağımlılık konusunda utanç ve cezalandırıcı yaklaşımı ortadan kaldırdığını savunmaktadır.
Yıllar boyunca insanlar bağımlılığın bir hastalık olarak değerlendirilmesini sağlayacak biyolojik bir tarafının olup olmadığını ve bunun tespit edilip edilemeyeceğini tartışmıştır. Bugün ise bağımlıların beyin görüntüleri bize, bu kişilerde beynin zevk ve memnuniyet duygularını ortaya çıkaran dopamini düzenleyen haz merkezinde bazı sorunlar olduğunu göstermektedir. Bu durum, kumar oynama gibi davranışsal bağımlılıkta da aynıdır. İşlevsizliğin beynin haz merkezindeki sorundan önce ortaya çıkıp çıkmadığı da açık bir tartışma alanıdır. Genlerin bağımlılıkta ne tür bir rol oynadığını açıklamaya yönelik araştırmalar sürmektedir. Araştırmalar, ebeveynlik tutumları ve travma da dâhil olmak üzere çevresel faktörlerin gen ifadesini ve bağımlılık gelişimini etkilediğini göstermektedir. Travma ve depresyon beyin kimyasını etkilemektedir. Aynen pozitif düşünceler ve duyguları da içeren psikoterapi ve davranışsal değişikliklerin etkilediği gibi!
Eş bağımlılığın bir bağımlılık veya hastalık olduğuna inanın veya inanmayın, iyileşme tercihi tamamen size ait. Etiketleri sevmiyorsanız kullanmayın.